Konuşarak Okuma
Önceki yazılarda anlatmaya çalıştım, okumayı öğrenme serüvenimiz tamamiyle konuşmayı temel alan iletişim biçimiyle özdeşleşmiştir. Ademoğlu birbiriyle iletişimini bir çok yolla sağlar. Mimikler, beden dili, göz iletişimi bunlardan bazılarıdır. Ama ses (konuşma) birbirleriyle olan ana iletişim yoludur. Sesin tonu dahil, nesnelere, durumlara, olgulara, duygulara verilen isimler doğrultusunda iletişim gerçekleşir. Bir kişinin zihninde olan bilgi, Ağız-Kulak etkileşimiyle bir başkasının zihnine aktarırız. Yazıyı kullanılmaya başlanıldığından beri ses görsel bir biçime dönüşmüş ve konuşma yazıyı yazan ile okuyan arasındaki iletişime dönüşmüştür. Bizim aslında okuma sandığımız olay tamamiyle, seslerin görsel karşılığı olan sembollerin (harfler) görerek zihnimize aktardığımız bilgilerdir. Şuanda siz bunu yapıyorsunuz. Ben söylediklerimi belirli şekillerle (harfler) kurallara (imla) uyarak görsel hale getiriyorum. Sizde bu şekilleri "Görerek" zihninize aktarıyorsunuz. Bendeki bilgi sizin zihninizde karşılık bulmuş oluyor.
Okuma herfler ve imla kuralları çerçevesinde gerçekleşir. Şimdi harfleri (şekiileri) aynı, imlayı ise uygulamadan yazalım. yorumlama ibarettir zihnimizin gerçeklik oyunları yanılsamasından bilgiyi. Az önce okuduğunuz cümle size bir şey ifade etti ama zihnimizde karşılık bulmadı. Tekrar tekrar okuma ihtiyacı hissetiniz. Çünkü zihin anlama ulaşacağını hissetti. O kelimeleri tekrar ettikçe zihin, kendisine öğretilen alışılmış kural kalıplarına sokarak sonuca ulaşmaya çalışacaktır. Kurallara uymadan ortaya çıkan sonuç bu. Şimdi kuralları ve şekilleri aynı tutarak karşılığı olmayan görsel şekillere bakalım. I think every questions have a answer and every problems have a solution this issue also solwed,though it take time but it will... Bu cümlede herşey normal. Harflerde, kurallarda var ama seslerin karşılığı olan harflerin oluşturdu kelimeler sizin veri tabanınızda yok. İngilizce bilenler yazılanı okudu ve anladı. Çünki onların zihninde bu şekillerin karşılığı var. Şimdi kuralları aynı şekilleri değiştirelim. القراءة تعلم عن الحياة. Şimdi ise seslerin karşılığı olan şekilleri değiştirdik. Arapca bilenler dışında kimse ne yazdığını anlayamadı. Çünki o şekillerin hangi ses denk geldiği zihnimizde yok. Bu yüzden karşılığıda yok.
Bir noktayı görmeye başladınız mı? GÖRMEK diyorum, çünki butün olay bu. Okumak görmektir. Herkesin farkında olmadan benimsediği gerçeklik değil. Ne bu gerçeklik. Okumak, "SADECE" konuşmanın görsel karşılığıdır gerçeği. Bir noktada bunu kabul ediyorum. Evet okumak böyle başlar ama böyle devam etmez. Hele söz konusu hızlı okuma ise kesinlikle bu gerçekliğe yer yoktur. Bu konuyu, ilerde dahada açıklayacağımı söyleyip burada bırakıyorum.
Şimdi gelelim alışılmış gerçekliğimize. "Konuşarak okuma." Herkes ama herkes bu şekilde okur. Farklı derecelerde de olsa okuma hepimizde böyledir. Buna Çoğu kişi içsesle okuma der. Bazı kişilerde mırıldanarak, bazılarında dudak kıpırdatarak, bazılarında gırtlağın farkedilemeyecek kadar küçük hareketleriyle gerçekleşir. En masumu ise okuduğumuzu içimizde konuşarak okumaktır. Bir çocğunuzun şuan bunu yaptığı biliyorum. Bu yazılanları "İÇ SESİNİZLE" tekrar ederek okuyorsunuz. En kötü durumda olanlar mırıldanarak okuyanlar. Namaz kılan dedenizin okuduğu sureyi hafice mırıldanması gibi. Ne söylediğini asla anlayamazsın ama bişeyler söylediğinide fark edersiniz. Dudaklarınızı kıpırdatarak okumada buna çok benzer. Eğer böyle bir okuyucu iseniz işi en zor olan grubun içindesinizdir. Durumu biraz daha iyi olanlar ise mırıldanmadan ama dudaklarını hafifce oynatarak yapılan okumadır. Dikkat edilince anlaşılan, yoksa fark edilmeyen iç seslendirmeyle okumasıdır. Biraz daha iyi olanlar ne mırıldanır, ne de dudak kıpırdatır. Çok ince gırtlak hareketiyle yapılan iç sesli okumadır. Elinizi ademelmasının etrafına hafifce koyun ve bu yazıyı okumaya devam edin. Çok naif ve hafif bir titreme hissediyorsanız sizde bu gruptasınızdır. Ve son grup, fiziksel hiç bir reaksiyonu olmayan iç sesli okuma gerçekleştirenlerdir. Okuduklarını içlerinden seslendirerek okurlar. Diğerlerine nazaran en hızlı okuyan grup budur. Hızlarını artıramazlar çünki iç seslendirme hızlanmalarına izin vermez.
Özetlemek gerekirse, bizler sesleri şekillere dönüştürdük. Şekilleri belli kurallara yan yana geçirdik. Ve binlerce yıl geçsede o şekillerin karşılığını bildiğimiz (zihnimizde karşılığı olduğu) sürece seslere dönüştürüp, yazıdaki bilgiyi kendi zihnimize aktardık. Analadığınız üzere bu şekiller bir sesin karşılığı ve biz bu şekilleri görerek ses dönüştürüp zinimizde canlandırdık. İşte bu yeniden canlandırma "İÇ SESLENDİRME" denen durumu ortaya çıkardı. Bizim yapmamız gereken okumayı AĞIZ-BEYİN ilişkisinden kurtarıp, GÖZ-BEYİN ilişkisine çevirmek. Uzunca anlaattım. Belkide size çok tekrar etmiş gibi gelmiş olabilir ama boşuna değil. Bu blogta okumaya devam ettikçe göreceksiniz. Şimdi aşşağıdan ana menüye tıklayın ve bir sonraki yazıya geçin.
Yorumlar
Yorum Gönder