Beyin ve Hızlı Okuma ile İlişkisi

 

    Okuma hakkında ne demiştim sana, Biz okumayı AĞIZ-BEYİN uyumundan GÖZ-BEYİN uymuna geçireceğiz demiştim. Önceki yazıları okumuş olmanız çok önemli. Hızlı okuma hakkında temel atma diyeceğimiz bilgiler olmasada, nasıl yapmayacağımız hakkında önemli bilgileri içeren ve bilinç altına farklı metotlarla yerleştiren yazılar. Bilinçaltı kısmını anlatmayacağım. Bazı şeyleri çok tekrar ediyormuşum gibi gelebilir, fakat mutlaka adım adım okuyarak ilerleyin. Bundan sonra bu ikazı yapmayı bırakıcam Çünkü hızlı okumada temel bilgileri öğrenme aşamasına geldik. 

    Öncelikle ilk öğrenmemiz gereken, bazılarımız için tekrar olacak konu, beyin ve hızlı okuma ile  ilişkisi. Önce beyni tanıyalım. Beyin hakkında ilk olarak şunu söyleyebiliriz. Bildiğin beyin işte. Ne diyim şimdi, nasıl anlatayım. sana. Baştan beyni mi anlatayım. Ahanda yukarıda resimde görüyonya, insan kafatası içinde olan ve ne olduğunu hala kimsenin anlamadığı, ne işe yaradağını hala kimsenin çözemediği bağırsak misali dolanan şey. Ceviz yemişsinizdir illaki. Hani cevizi kırarız içindekini yeriz ya, haaa işte beyinde tıpatıp öyle. Kafataslağı altında birebir cevizle aynı şekli olan bir organ. İnsan beyni yemesekte, büyükbaş, küçükbaş, balık, bilimum canlı beyinlerini yeriz. En azından yiyenlerimiz var.

    Şaka şaka. Beyni öyle anlatacak değilim. Beynin şekilsel biçimini kendi üslübümla önceki paragrafta, şakayla karışık anllattım :) Şimdi asıl olan beynin varlığı ve işlevi. Canlı vücudunun her bir organın bağlı olduğu, her bir sisteminin kontrol edildiği merkezdir. Tüm organlar çalışmasını ve diğer organlarla iletişimini beyin aracılığıyla sağlar. Örneğin karaciğer kan üretiyor. Gerekli olan mazemelerin listesini beyne yollar. beyinde bu listeye göre suyu bobrekten, oksijeni ciğerden, diğerlerini ondan bundan ayarlamasını ister ve kana karıştırır. Kan ise karaciğere uğrarken bu mazemeleri bırakır ve karaciğer yeni kan üretiminde bulunabilir. Bide sistemler var. Sindirim sistemi, boşaltım sistemi, üreme sistemi ve daha bir çoğu, ama en önemlisi sinir sistemi. Sinir sistemi ile beyin tüm vucüdta hakimiyetini sağlar. Sinir sistemi bir nevi iletişim ve denetim ağıdır. Öyle ki kendi beyninin hakimiyetini ele alan biri kalbini bile belli bir süre durdurabilir. Neden bunu anlattım peki. Vucüdün çoğu organı ve sistemi bizim denetimizin dışında ama beynin emri altında kendiliğinden çalışır. Mesela yemek yerken çiğnemeyi biz yapıyoruz demi ama bağırsaklarımızda sindirmeyi biz yapmıyoruz. Giriş ve çıkışta kontrol bizde ama içeride olanları denetleyemiyoruz. Gerçi giriş ve çıkışı kontrol ettiğimiz pek söylenemez. Beyin açlık sinyalini verdikten sonra ne kadar dayanabiliriz ki. Hele bide çıkış için sinyal verince. Sıkıysa gitme tuvalete. Sıçarsın sonra altına :)

    Neyse, anlatmaya çalıştığımı az çok anlamışsınızdır. Beyin vucüdü denetleyen organdır. Beynin insan bedeni üzerindeki tüm fizyolojik etkilerini gözlemleyebiliyoruz ve beyin hakkında bilgi sahibi olabiliyoruz. Beyni eşsiz yapan en önemli özelliği insan ruhunun bedeniyle olan bağını sağlayan organ olması. Ruh beden ilişkisinin merzinde beyin vardır. Fiziksel özelliklerini ve çalışmasını çözsekte , metafizik (fizikötesi) kısmı hakkında hala bilgi sahibi değiliz. Örneğin bebek ve anne arasındaki bağ hala çözülebilmiş değil. Bebekte koku alma duyusu farkındalığı çok güçlü olmadığı halde, gözle gördükleri hakkında hiçbir farkındalığı olmadığı halde annesini hissedebiliyor. Ya da tek yumurta ikizleri arasındaki bağ. Tek yumurta ikizleri farklı yerlerde bulunsalarda birinin gülmesi veya hüzünlenmesi diğerinde aynı şekilde duygusal değişikliğe neden oluyor. Bilim adamlarına göre bunun tek sebebi beynin diğer tüm organlardan farklı olarak elektirikle çalışması. Doğru duydun, beyin elektiriksel akım ile çalışıyor. Buda beyni bir gizem haline getiriyor. Çünki Quantum fiziği hakkında varsıyımlardan öteye geçemiyoruz. Dilerseniz Çift Çizgi Deneyini inceleyebilirsiniz. Yazının sonunda linki bırakacağım. İşte bu sebeble beyin tam anlaşılamayan gizemli bir organ.

    Bu gizemin anlayabildiğimiz kadarını size anlatacağım. Beyin islam coğrafyasında akıl ve düşünce merkezi olarak kabul görmüştür. İslam alimleri genelde beynin detaysal özelliklerinden çok işlevi ve gelişimiyle ilgilenmiştir. Örneğin bu konuda beni çok şaşırtan İbn-i Sina'nın bir sözünu size yazayım. "Çocuğunuza 7 yeşından 14 yaşına kadar meyve suyu vermeyin. Çünki bu beyni ve sinir sistemini zayıflatır" Mesela ben bunu bilmiyordum. İbn-i Sina gibi bir alim diyorsa bi bildiği vardır. Örnek verdiğimiz bu sözden hareketle beyin çok önceleri incelenmiş, beyin ve akli rahatsızlıklar üzerine tedavi yöntemleri geliştirilmiştir. Tüm dünyada Akıl hastaları, şizofren rahatsızlığı olanlar cadı, ruhunu satmış ve benzeri nedenlerle öldürüken, ilk kez islam devletlerinde "Deliler hastenesi" inşa edilmiş ve burada tedavi edilmeye çalışılmıştır. Bu tür tarihsel olaylardan anlıyoruzki beyin insanoğlunun çok önceden merak ettiği islamla beraber haberdar olduğu bir konudur. Bu arada İbn-i Sina tıbbın Babası olarak kabul edilir. Şuan ki tıp onun kurduğu temeller üzerine inşa edilmiş ve hala kitapları ders kitabı olarak okutulmaktadır. 

    Gelelim beynin detaylıca incelenmesine. İlk cümle olarak şunu söyleyebilirim. Beynin nasıl çalıştığını hâlâ çözmüş değiliz. Madelyn Burley'in şu sözü çok herşeyi çok iyi anlatıyor; "Yüce yaratıcı insan beynini adeta küçük bir evren gibi yaratmıştır." 

    Yakın geçmişe kadar insan beyninin tek parça olduğu düşünüyordu. Nobel ödül sahibi Prof. Rager Sparry 1960'lı yıllarında beynin iki kısımdan meydana geldini keşfetmiştir. Keşfettiği şekilsel bir ayrım değil işlevsel bir ayrımdı. Bu durum şöyle ifade edebiliriz; uyum içinde çalışan iki beyin. İki lob şu özellikteydi, insan beynin sağ lob'u, bedenin sol tarafını, sol lobu sağ tarafını kontrol etmekteydi. Daha sonraları ayrı iki lob daha derinlemesine incelenmiş ve farklı özellikte olduğu gözlemlenmiştir. Sol lobta genelde mantık, analiz, gerçekcilik, bilinçli tercihler, matematiksel düşünme gibi konular elealınır. Sağ lobta ise müzik, resim, sentez, hayal gücü, dokunma, tat alma gibi konular ele alınır. İki lob arasındaki bu fark bazı yerlerde kendini gösterir. Matematikciler, mühendisler ve benzeri gibi sayısal bilgi gerektiren konulardaki kişilerin beyinlerinin sol lobu daha gelişmiştir. Elektiriksel aktivitesi daha iyi dersek doğru ifade etmiş oluruz. Müzisyenlerin, resaalmların ise sağ lobu daha gelişmiştir. Loblar arasındaki bu fark kişinin ruh karakterinin beyne yansımasıdır. 

    Daha da detaya inersek, ortalama insan beyni 400 gram ağırlığındadır. Tüm vücudun %2'sini, alınan oksijenin %25'ni, vücuddaki kanın %15'ni, alınan kalorinin %20'sini kullanır. Bu verilerden şunu anlayabiliriz. Kendisi küçük ama vücuda alınan kaynakların çoğu beyin için ayrılıyor. Beynin üst kısmına kortex denir. Yapılan işin, yürütülen aklın yeri burasıdır. Beyindeki hücreler NÖRON adı verilir. Beyinde yaklaşık olarak 12 trilyon nörün vardır. Düşüncelerimiz bir nöründan ötekine iletilen elektiriksel ve kimyasal sinlarle ortaya çıkar. Protein molekülleri sentezlenerek iletişim gerçekleşir. Bu olay 10 mili saniyeden daha kısa bir sürede gerçekleşir, yani göz kırpmadan 10 kat daha hızlıdır.Beyin hücreleri vücudun diğer hücrelerine göre daha geç ölür. Ama ASLA yerine yeni hüçre üretilmez. 

    İletişim bir nörondan diğerine, aksonlar (aktarıcı) ve dentritler (toplayıcı) arayıcılığıyla gerçekleşir. Beynin bir gramında, tüm dünyanın internet ağına eş değer akson ve dentrit bağlantısı vardır. Yaşanan iletişim saniyenin 1/100 gibi bir sürede gerçekleşir. Beynin 1cm²'sinde 100 MİLYAR nöron, bu nöronlar arasında, 1 TRİLYON bağlantı bulunmaktadır. Saniyede 10 MİLYON kere uyarı gerçekleşir. 

    Tabi bizi ilgilendiren kısmı bundan sonrası. Beyne saniyede 100 tane yeni bilgi yüklesek bu dakikada 6.000 bilgi, saatte 360.000 bilgi, bir günde 4.320.000 bilgi yüklesek ve bunu bir ömür boyu sürdürsekte hafızanın yarısı dolmaz. Ayrıca beyin asla uyumaz. Sadece ölen hücreler yani nöronlar yüzünden zayıflar ve yeni akson-dentrit bağlantısı oluşturamaz. Bu yüzden yaşlanınca çocukluk hatıralarımızı çok iyi hatırlar ama dünü unutabiliriz. Hafıza eskimemiştir, sadece yeni kayıt edecek nöron bağlatısı zayıftır. Ve beyin asla yorulmaz. Göz kapaklarımız dahil tüm veden kaslarla çalışır ama beyin öyle değildir, bu yüzden asla yorulmaz. Sadece biz beynimize hükmetmeyi ve onu kullanmayı bilmiyoruz.

    Beyin hakkında bize temel oluşturacak bilgiler bunlar. İlerde diğer konularda da buna değineceğim. Şimdi aşşağıdan "Hızlı Okuma Ana Menü"den devam et..

Yorumlar

.

Hızlı Okuma Ana Manü